LAİKLİK KAVRAMI
Laiklik hukuki bir kavramdır. Din adamlarının bakış açısına göre laiklik sistemi, dine olan düşmanlık, din aleyhinde davranmak olarak anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra modern ülkeler için de laiklik dinin yerini alan ya da insanlar için zorunlu olarak kabul edilmesi gereken bir iman sistemi de değildir. Laik düşünce sisteminde, laik sistemde yönetilen devletlerin resmi dini yoktur. Dolayısıyla felsefi bir akımı da yoktur. Laiklik ilkesinin önemi nedir? Laiklik hukuk sisteminde nasıl değerlendirilir? sorularını tek tek cevaplayacağız. Laiklik sisteminin hukuk dalında incelenmesi, hukukun yaptırım gücünün olması sebebiyle tesirli bir alan olmasından kaynaklanmaktadır.
LAİKLİĞİN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Laiklik, kapsadığı ve kapsadığı birçok unsurun yanı sıra kendine özgü özelliklere de sahiptir. Atatürk’ün bu konuda ortaya koyduğu özgürlük ve vicdan açısından laiklik ilkesini tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bilmesinin çok önemli olduğu anlatılmaktadır.
- Din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin herkes kanun önünde eşittir.
- Yönetim, hukuk ve eğitim alanlarında akıl ve bilim esas alınır.
- Toplumun ihtiyaçlarını dikkate alan devlet yönetimi; Akla, bilime ve gerçeklere dayalı olarak yönetilecektir.
- Devlet, din ve mezhep farkı olanlara veya hiç inanmayanlara karşı hep aynı mesafeyi koymuştur.
- Laiklik, toplumun dini taleplerini sosyal bir ihtiyaç olarak görür.
- Din ve mezhep kaynaklı sınıf farklılıkları laiklik ile ortadan kaldırılır.
LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN İNKILAPLAR
- 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması.
- 3 Mart 1924 tarihinde halifelik makamının kaldırılması.
- 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte, eğitimde birliği sağlamak ve eğitimi laik ve bilimsel temellere oturtmak.
- 3 Mart 1924 tarihinde, Şeriye ve Evkaf Vekâlet’inin kaldırılması.
- Not: Şeriyye: din işleri, Evkaf: vakıflar anlamına gelir.
- Şeyhülislamlık makamının 1924 yılında kaldırılması.
- Şeyhülislamlık makamının yerine 3 Mart 1924 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
- Medreselerin kapatıldı ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlan dahilinde bulunan tüm okullar, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.
- 30 Kasım 1925’de Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması.
- 1926 yılında, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi.
- 1928 yılında, yapılan anayasa değişikliği ile anayasada yer alan “Devletin dini İslam’dır” maddesinin kaldırılması.
- Şeyh, seyit, derviş gibi unvanlar ile falcılık, üfürükçülük ve büyücülük gibi faaliyetlerin yasaklanması.
- 1937 yılında laiklik ilkesinin anayasada yer alması.
LAİKLİK NEDEN DİN İLE KARIŞTIRILMAMALIDIR?
Laiklik ilkesi birçok devlet tarafından uygulanan bir sistemdir. Laiklik ilkesinin önemi nedir? Konu başlıklarından biri de laikliğin neden din ile karıştırılmadığıdır. Öncelikle Laiklik kelimesinin lügat anlamına bakalım. Laiklik kelimesi Lügat anlamı:
“Din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması, din işlerinin kişinin vicdanına bırakılması, şahsi yaşaması ve devletin de tüm dinler karşısında tarafsız davranarak dini hürriyetin sağlanması” olarak tanımlanır. Laik sistemle yönetilen bir devlet, akıl ve mantık çerçevesinde tarafsız davranarak, hayatın gerçeklerini tespit eder.
Diğer yönden her kişinin dini inancı farklı olduğu için, adaleti sağlayacak olan hâkimin dinini nefsi doğrultusunda öne çıkarmaması, din işlerinin tamamen kişinin vicdanında yaşaması ve bunu hukuka yansıtmamasıdır. Ayrıca laik sistemde yönetilen bir devletin eğitim kurumu da dini baskı altında değil, tamamen bilimsel eğitim şeklini benimsemesi gerekir. Hiç kimse, isteği dışında devletin resmi dininin kendisine dayatılmasına ve o konuda eğitilmeye zorlanamaz.
‘’Efendiler ve Ey Millet, İyi Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti Şeyhler, Dervişler, Müritler, Meczuplar Memleketi Olamaz.’’
''Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK''
“Din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması, din işlerinin kişinin vicdanına bırakılması, şahsi yaşaması ve devletin de tüm dinler karşısında tarafsız davranarak dini hürriyetin sağlanması” olarak tanımlanır. Laik sistemle yönetilen bir devlet, akıl ve mantık çerçevesinde tarafsız davranarak, hayatın gerçeklerini tespit eder.
Diğer yönden her kişinin dini inancı farklı olduğu için, adaleti sağlayacak olan hâkimin dinini nefsi doğrultusunda öne çıkarmaması, din işlerinin tamamen kişinin vicdanında yaşaması ve bunu hukuka yansıtmamasıdır. Ayrıca laik sistemde yönetilen bir devletin eğitim kurumu da dini baskı altında değil, tamamen bilimsel eğitim şeklini benimsemesi gerekir. Hiç kimse, isteği dışında devletin resmi dininin kendisine dayatılmasına ve o konuda eğitilmeye zorlanamaz.
‘’Efendiler ve Ey Millet, İyi Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti Şeyhler, Dervişler, Müritler, Meczuplar Memleketi Olamaz.’’
''Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK''