- 17 Ağu 2007
- 158
- 0
Hacı Bektaş
Bismi Şah, Allah Allah
Horasan Erimiz
Yesevi Pirimiz
Bektaş Veli Hünkarımız
Haydar Sultan
Hasan Dede, Yürük Kulu Ejdamımız
Kadim Erenlerin demine devranına
Hak Muhammed Ali adına hüüü!
Veyis Haydardedeoğlu
BÜYÜK TÜRK DÜŞÜNÜRÜ HACI BEKTAŞ VELİ
Hacı Bektaş tassavuf bilgini olması nedeniyle semavi dinler üstü bütün evreni kucaklayan heterojen bir ilke sahibi olup Türk Tassavuf düşüncesinin Piri Ahmet Yesevinin yetiştirdiği büyük Türk düşünürüdür.
Anadolu'ya Divanı Hikmet yani, Arap dilinden ve kültüründen arıtılmış insana odaklanmış kültür Hacı Bektaş önderliğinde gelmiş Selçuklu İmparatorluğu döneminde Anadolu toptan Hacı Bektaş dünyasına katılmıştır. Son Selçuklu hanı Ertuğrul Gazi'nin oğlu Otman Gazi, Şeyh Edi Bali'nin kızı Rabia hanımla evlilik yaptıktan sonrada Anadolu'da 1283 yılı itibariyle yeni bir harekat başlatılır, 1299 yılında da Otman Gazi önderliğinde Otmanlı İmparatorluğu Hacı Bektaş kültürüyle yaşama geçer. Dikkatinizi çekelim Otmanlı, yani Osmanlı değildir. Osman 16.yy dan sonra takma isimdir. Böylece Anadoluya yerleşen Divanı Hikmet düşüncesi 4000 yıldır Türk inancı olan altıgen ışığında; Ateş, Su, Gök (Güneş), Toprak (Yer), Akıl ve Bilimden oluşan Şamanizm, Budism, Zerdüşlük, Hrıstiyanlık, Musevilik ve İslam diniyle beraber bütün inançların harmanlanmasından yükselmiştir.
Asıl adı Bekteşdir. Türk Dil ve Tarih Kurumunda yıllarca yönetim kadrosunda bulunmuş 12 Eylül 1980 harekatından sonrada Almanya Eğitim Senatosunda Eğitim görevlisi olarak atanan büyüğümüz Köy Ensititüsü ilk mezularından Sayın Adnan Binyazar, bu konuda 1994 yılında kardeşini görmek üzere geldiği Melbournede Veyis Haydardedeoğlunun ısrarıyla Türk Tassavuf Edebiyatı, Anadolu Türkleri ve Bektaşilik üzerine konferens vermişti.
Sayın Binyazar, 16. yüzyılda başlayan İslamlaşma döneminde Türkçe kirletilmeye başladı diye söz etti. Türkçe dil kurallarına uymayan Fars ve Arapça sözcüklerle isimler değitirilidi. Türk dil kurallarında kalın sesle başlayan bir kelime veya isim kalın sesli harfle, ince sesli harfle başlayan kelime ve isimler de ince sesli harflerle bitmesi gerekirken değişime uğramıtır.
Örğ. Ana Anneye, Bekteş de Baktaşa değiştirilerek öz Türkçe kirletilip, dil kurallarından uzaklaştırılmıştır.
Şu andan itibaren ben Hünkarımıza saygılı olmak açısından hemde tarihsel bir yanlışın düzeltilmesi için Bekteş olarak hitab edeceğim. Hacı Bekteş için bir çok yakıştırmalar yapılmıştır hatta Sünnü diyen Profesörler bile çıkmıştır. Evet, 1980 yılından sonra Özal hükümeti, aniden hiç akedemik çalışması olmayan bilimsellikten uzak 40 tane profesör mezun etmiştir. İşte bunlardan birside Avustralyaya günümüzde AKP hocası olan Fetullah Gülen düşüncesini getirmek için görevlendirilen Prof Mahmut Esat Coşan, Hacı Bekteş Makalatında Sünnü olduğunu savunmuştu. Hatta o dönemde "Akademik Olmayan Bilimselliten Uzak bir Profesörlük" başlığında Nokta Dergisine gönderdiğim yazıyı değerli yazarımız Miyase İlknur kahramanca bu dergide yayınlamıştı. Sayın İlknur'a buradan teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da sözüm ona Profesör olan Esat Coşan'la her ne kadar görüşmek istediysem bir türlü görüşmemizi kabul etmedi. Ne varki, talih ona fazla gülmedi aradan çok geçmeden de Avustralyada trafik kazası sonucu hakka yürüdü.
ANADOLUYA GELİŞİ:
Hacı Bekteşden 15 yıl önce gelen Ahmet Yesevinin oğlu Haydar, Kayseri kadısına esir düştükden sonra Hacı Bekteşe Anadolu yolu gözükmüş Haydarın yarım bıraktığı misyonu daha ileriye Anadolu, Balkanlar ve Arnavutluğa kadar insan sevgisini taşıyan Hacı Bekteş düşüncesi olmuştur.
Hacı Bekteşi Ahmet Yeseviden, Divanı Hikmetden ve Anadolu topraklarından uzaklaştırıp farklı zamanlarda yaşamışlardır, doğrudan ilişkileri yoktur demekle Ahmet Yesevi ve Hacı Bekteş ilişkisini Sünnü İslamın istediği gibi Sünnülük çizgisine çekmiş olursunuz. Buda Alevi felsefesi ve düşün dünyasına haksızlık olur.
Evet, bizce atalarımızdan kalan söylence Ahmet Yesevi, Hacı Bekteşden daha önce doğmuş daha önce de hakka yürümüştür. Ancak, Ahmet Yesevi, Hacı Bekteşe oğlu Haydar Sultanla müsaip kardeşliği yapmasını istemiştir. Haydar'ı kurtarması için rum diyarı olan Anadoluya göndermiş ancak Haydarın ölümü bu dileğin yerine gelmesini engellemiştir.
Bunca yıl her araştırmacı, Hacı Bekteş Veli üzerinde araştırma yaptı fakat hiç bir akademisyen bu ikilinin ilişkisinin nereden kaynakladığına ışık tutmak için görev almadı. İste bütün bilimsel araştırmacılar için çalışma görevi. Buyurun kutsal saydığınız görev başına, araştırmanızı yapın ve bizde sizleri ayakta alkışlayalım.
Bundan böyle sözü Hacı Bekteş Veli Vakfından alınan bilgilere bırkıyorum.
Veyis Haydardedeoğlu
HACI BEKTEŞ
Bu bilgiler doğrudan Hacı Bektaş Veli Vakfı sitesinden alınmıştır.
13. Yüzyılın ilk yarısında gerek Moğol istilasının etkisiyle, gerekse başka nedenlerden dolayı Horasandan kalkıp Anadoluya gelen, Anadolu Aleviliğinin oluşumunda büyük çabalar harcayan, daha sonraki yıllarda Horasan Erenleri diye anılan Türkmen babaları arasında Hacı Bektaş Veli önemli bir yer tutar.
Hacı Bektaş Veli ve Anadolu Bağlantısı
Hacı Bektaş Veli, Büyük Selçuklu İmparatorluğuna başkentlik yapmış, Horasanın Merv, Herat, Belh ile birlikte dört önemli kentinden biri olan Nişaburda doğmuştur. O dönemin sayılı kültür merkezlerinden biri olmasından başka, Nişabur ve çevresi, Hacı Bektaş Velinin doğduğu sıralarda Türkmen nüfusunun yoğun olduğu bir bölgeydi ve orada bir Türkmen pirinin kurduğu Yesevilik tarikatı büyük bir yayılma ve gelişme göstermişti. İşte Hacı Bektaş Veli, bu kültürel ve dinsel ortamda yetişmiş, Arapça ve Farsçayı kitap yazacak kadar iyi öğrenmiş, devrinde geçerli olan bütün bilgilerle donanmıştır.
Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş ilişkisi
Ahmed Yesevî-Hacı Bektaş Veli ilişkisine önemli bir yer ayıran Vilayetnâme Ahmed Yesevîden övgü ve saygıyla bahsetmektedir. Ahmet Yesevî hakkında Doksan dokuz bin Türkistan pirinin ulusu ve Pirlerin piri sözleri yer almaktadır. Vilayetnamede Ahmed Yesevî Biz yokluk yurdunda eğlenmeyiz, ahirete gideriz. Var seni Ruma saldık, Sulucakarahöyükü sana yurt verdik, Rum Abdallarına seni baş yaptık dedi. Hacı Bektaş Veli, ertesi gün, gün doğarken Ahmed Yesevîden izin alarak yola düştü diyerek Hacı Bektaş Veliyi Anadoluya Ahmed Yesevînin gönderdiği belirtilmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Nişaburdan ne zaman ayrıldığına yanıt verebilmek için onun doğum tarihini tam olarak bilmek gerekir.
Vilayetnâme, Hacı Bektaş Velinin doğum tarihini belirtmediği gibi, elimizde Hacı Bektaş Velinin doğum tarihini kesin olarak bildiren kaynak da bulunmamaktadr.
Vilayetnâmenin ilk yaprağında Hacı Bektaş Velinin doğum tarihinin 606 (1209-10) olarak yazıldığı belirtilmektedir. Başta Alevi kaynakları olmak üzere bazı kaynaklar bu konuda 1241den 1249a kadar değişen rakamlar vermektedir. Onun 1281 yılında Anadoluya geldiğini, 1337 yılında vefat ettiğini (hakka yürüdüğü) yazarlarsa da bu bilgiler tarihi gerçeklere aykırı düşmektedir. Çünkü Hacı Bektaş Velinin on üçüncü yüzyılın ortalarında ölen Baba İlyas ile, 1260 yıllarında ölen Ahi Evren ve onu çağdaşı olan Kırşehir valisi Nureddin Caca ile Anadoluda görüştüğü ve 1273 yılında ölen Mevlâna ile haberleştiği kesin olarak bilinmektedir.
Ayrıca Vilayetnâmeye göre Hacı Bektaş 92 yıl ömür sürmüştür. Yine bu yazılı kaynaklara göre, Türkistanda 40 yıl çile hayatı yaşayarak kamil insan mertebesine ulaşmıştır. Ölüm tarihi 1270-71 olarak kesinleşen Hacı Bektaşın 92 yıllık ömrü ile 40 yıllık çile hayatını birlikte değerlendirirsek onun 1178 yılı civarında doğup, 40 veya 42 yaşlarında Nişaburdan ayrılmış olabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü Nişabur, 24 Mart 1220 tarihinde Cebe ve Sübetay Noyan komutasındaki Moğol askerleri tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma sırasında şehri canla başla savunan Nişaburluların attığı bir okun Cengiz Hanın damadı Tagacarın canını alması üzerine gazaba gelen Moğollar, Tuli komutasındaki 30 bin kişilik ilâve bir güçle 25 Mart 1221 tarihinde şehre girmişlerdir. Şehri ele geçirdikten sonra aldıkları emir üzerine şehrin bütün yapılarını yıkarak orayı tarla haline getirmişlerdir. Moğollar sağ kalan Nişaburluları şehrin dışındaki boş alana çıkarmışlar, aralarından 400 sanatkârı seçip Türkistana gönderdikten sonra geri kalanları kılıçtan geçirmişlerdir.Kedi, köpek dahil şehirde hiçbir canlı bırakmamışlardır.
Hacı Bektaş Veli, Nişaburdan ayrıldıktan sonra Hac yolunu tutmuş, Necefe ve Kerbelâya uğramış, Hac göre-vini yerine getirdikten sonra üç yıl Mekkede kalmıştır. Anadoluya gelirken Halepe uğrayarak orada bulunan kutsal yerleri ziyaret etmiştir. Oradan Elbistanda bulunan Ashab-ı Kehfe, sonra Kayseriye, Kayseriden Ürgüpe, Ürgüpten de bugün Hacıbektaş olarak bilinen Suluca Karahöyüke gelip yerleşmiştir.
Menteş ismindeki kardeşiyle birlikte Sivasa, sonra Baba İlyasa yani Amasyaya, Amasyadan Kırşehire, Kırşehirden Kayseriye varmıştır. Hünkarın kardeşi Menteş, Kayseriden Sivasa gittiği sırada orada şehit olmuştur. Hacı Bektaş Veli de Kayseriden Suluca Karahöyüke gelmiştir.
Gerek Aşıkpaşa-zâdenin verdiği bilgilere, gerekse Eflakînin Ariflerin Menkıbeleri adlı eserinde Hacı Bektaş Veli için söylediği, Baba Resulun has halifesiydi sözüne dayanan bazı araştırmacılar, Hacı Bektaş Velinin, on üçüncü yüzyılın başlarında, bazılarına göre Baba İlyas, bazılarına göre de Baba İshak tarafından düzenlenen ve uzun süren Babai İsyanı na katılmıştır. Yani Hacı Bektaş Velinin Selçuklu yönetimi tarafından 1240 yılında Kırşehir civarında bastırılan ve elebaşları idam edilmiş olan Babaîler İsyanı nı aktif olarak katıldığını iddia etmişlerdir. Kendisi de Türkmen babası olan Hacı Bektaş Velinin Baba İlyas, Baba İshak ve diğer Türkmen babalarıyla iyi ilişkiler içinde olması doğaldır. Ancak onun Babaîler İsyanı na katılmış olması zayıf bir ihtimaldir. Çünkü O, söylendiği gibi isyana katılıp canını kurtarmış olsaydı, oradan kalkıp, Suluca Karahöyük gibi her türlü saldırıya açık bir yere gelip yerleşmez, orada serbest olarak faaliyetlerine devam edemezdi. Bunun dışında Hacı Bektaş Velinin yaşamını ayrıntılarına kadar anlatan Vilâyetnâmenin bu konuya kesin olarak değinmesi gerekirdi. (Bu arada şu soru yönetilmesi gerekir - Velayetname ne zaman ve kim tarafından yazılarak kirletilmişdir? - Veyis Haydardedeoğlu).
GAZİLİK VE VELİLİK
Hacı Bektaş Velinin yaşadığı dönemde Türkmen topluluklarında başlıca iki insan tipi hâkimdir: Gâzi ve Veli tipi. Bunlardan birinci gruba girenler ülkeler fethetmişler, ikinci gruptakiler ise, alınan ülkelere yerleşmeyi, yerleşik bir toplum meydana getirmeyi olanaklı kılmışlardır. İsminin sonundaki sıfattan da anlaşıldığı gibi Hacı Bektaş Veli, gazi değil veli tipine girmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Suluca Karahöyüke yerleştikten sonra orda bir tekke kurarak halkı eğitme ve aydınlatma faaliyetlerine devam etmiştir. Vilâyetnâmeye göre ona bağlı 36 bin kişi vardı ve bunların 360ı huzurunda hizmette bulunurdu. Hacı Bektaş Velinin halifeleri; onunla birlikte Horasandan Anadoluya gelmiş olan Sarı Saltuk Dede Rumelinde, Abdal Musa Sultan Elmalıda, Karaca Ahmed Sultan İstanbulda ve Akhisarda, Akça Koca Akyazıda, Barak Baba Bigadiçte, Hızır Samut Bozokta Yozgatta, Sultan Şüca Eskişehirde, Hacım Sultan Uşakta, Tapktuk Emre Sakarya bölgesinde, Geyikli Baba Bursada inançlarının, gelişip kök salması için çalışmışlardır.
ruzgarvesis1978
Bismi Şah, Allah Allah
Horasan Erimiz
Yesevi Pirimiz
Bektaş Veli Hünkarımız
Haydar Sultan
Hasan Dede, Yürük Kulu Ejdamımız
Kadim Erenlerin demine devranına
Hak Muhammed Ali adına hüüü!
Veyis Haydardedeoğlu
BÜYÜK TÜRK DÜŞÜNÜRÜ HACI BEKTAŞ VELİ
Hacı Bektaş tassavuf bilgini olması nedeniyle semavi dinler üstü bütün evreni kucaklayan heterojen bir ilke sahibi olup Türk Tassavuf düşüncesinin Piri Ahmet Yesevinin yetiştirdiği büyük Türk düşünürüdür.
Anadolu'ya Divanı Hikmet yani, Arap dilinden ve kültüründen arıtılmış insana odaklanmış kültür Hacı Bektaş önderliğinde gelmiş Selçuklu İmparatorluğu döneminde Anadolu toptan Hacı Bektaş dünyasına katılmıştır. Son Selçuklu hanı Ertuğrul Gazi'nin oğlu Otman Gazi, Şeyh Edi Bali'nin kızı Rabia hanımla evlilik yaptıktan sonrada Anadolu'da 1283 yılı itibariyle yeni bir harekat başlatılır, 1299 yılında da Otman Gazi önderliğinde Otmanlı İmparatorluğu Hacı Bektaş kültürüyle yaşama geçer. Dikkatinizi çekelim Otmanlı, yani Osmanlı değildir. Osman 16.yy dan sonra takma isimdir. Böylece Anadoluya yerleşen Divanı Hikmet düşüncesi 4000 yıldır Türk inancı olan altıgen ışığında; Ateş, Su, Gök (Güneş), Toprak (Yer), Akıl ve Bilimden oluşan Şamanizm, Budism, Zerdüşlük, Hrıstiyanlık, Musevilik ve İslam diniyle beraber bütün inançların harmanlanmasından yükselmiştir.
Asıl adı Bekteşdir. Türk Dil ve Tarih Kurumunda yıllarca yönetim kadrosunda bulunmuş 12 Eylül 1980 harekatından sonrada Almanya Eğitim Senatosunda Eğitim görevlisi olarak atanan büyüğümüz Köy Ensititüsü ilk mezularından Sayın Adnan Binyazar, bu konuda 1994 yılında kardeşini görmek üzere geldiği Melbournede Veyis Haydardedeoğlunun ısrarıyla Türk Tassavuf Edebiyatı, Anadolu Türkleri ve Bektaşilik üzerine konferens vermişti.
Sayın Binyazar, 16. yüzyılda başlayan İslamlaşma döneminde Türkçe kirletilmeye başladı diye söz etti. Türkçe dil kurallarına uymayan Fars ve Arapça sözcüklerle isimler değitirilidi. Türk dil kurallarında kalın sesle başlayan bir kelime veya isim kalın sesli harfle, ince sesli harfle başlayan kelime ve isimler de ince sesli harflerle bitmesi gerekirken değişime uğramıtır.
Örğ. Ana Anneye, Bekteş de Baktaşa değiştirilerek öz Türkçe kirletilip, dil kurallarından uzaklaştırılmıştır.
Şu andan itibaren ben Hünkarımıza saygılı olmak açısından hemde tarihsel bir yanlışın düzeltilmesi için Bekteş olarak hitab edeceğim. Hacı Bekteş için bir çok yakıştırmalar yapılmıştır hatta Sünnü diyen Profesörler bile çıkmıştır. Evet, 1980 yılından sonra Özal hükümeti, aniden hiç akedemik çalışması olmayan bilimsellikten uzak 40 tane profesör mezun etmiştir. İşte bunlardan birside Avustralyaya günümüzde AKP hocası olan Fetullah Gülen düşüncesini getirmek için görevlendirilen Prof Mahmut Esat Coşan, Hacı Bekteş Makalatında Sünnü olduğunu savunmuştu. Hatta o dönemde "Akademik Olmayan Bilimselliten Uzak bir Profesörlük" başlığında Nokta Dergisine gönderdiğim yazıyı değerli yazarımız Miyase İlknur kahramanca bu dergide yayınlamıştı. Sayın İlknur'a buradan teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da sözüm ona Profesör olan Esat Coşan'la her ne kadar görüşmek istediysem bir türlü görüşmemizi kabul etmedi. Ne varki, talih ona fazla gülmedi aradan çok geçmeden de Avustralyada trafik kazası sonucu hakka yürüdü.
ANADOLUYA GELİŞİ:
Hacı Bekteşden 15 yıl önce gelen Ahmet Yesevinin oğlu Haydar, Kayseri kadısına esir düştükden sonra Hacı Bekteşe Anadolu yolu gözükmüş Haydarın yarım bıraktığı misyonu daha ileriye Anadolu, Balkanlar ve Arnavutluğa kadar insan sevgisini taşıyan Hacı Bekteş düşüncesi olmuştur.
Hacı Bekteşi Ahmet Yeseviden, Divanı Hikmetden ve Anadolu topraklarından uzaklaştırıp farklı zamanlarda yaşamışlardır, doğrudan ilişkileri yoktur demekle Ahmet Yesevi ve Hacı Bekteş ilişkisini Sünnü İslamın istediği gibi Sünnülük çizgisine çekmiş olursunuz. Buda Alevi felsefesi ve düşün dünyasına haksızlık olur.
Evet, bizce atalarımızdan kalan söylence Ahmet Yesevi, Hacı Bekteşden daha önce doğmuş daha önce de hakka yürümüştür. Ancak, Ahmet Yesevi, Hacı Bekteşe oğlu Haydar Sultanla müsaip kardeşliği yapmasını istemiştir. Haydar'ı kurtarması için rum diyarı olan Anadoluya göndermiş ancak Haydarın ölümü bu dileğin yerine gelmesini engellemiştir.
Bunca yıl her araştırmacı, Hacı Bekteş Veli üzerinde araştırma yaptı fakat hiç bir akademisyen bu ikilinin ilişkisinin nereden kaynakladığına ışık tutmak için görev almadı. İste bütün bilimsel araştırmacılar için çalışma görevi. Buyurun kutsal saydığınız görev başına, araştırmanızı yapın ve bizde sizleri ayakta alkışlayalım.
Bundan böyle sözü Hacı Bekteş Veli Vakfından alınan bilgilere bırkıyorum.
Veyis Haydardedeoğlu
HACI BEKTEŞ
Bu bilgiler doğrudan Hacı Bektaş Veli Vakfı sitesinden alınmıştır.
13. Yüzyılın ilk yarısında gerek Moğol istilasının etkisiyle, gerekse başka nedenlerden dolayı Horasandan kalkıp Anadoluya gelen, Anadolu Aleviliğinin oluşumunda büyük çabalar harcayan, daha sonraki yıllarda Horasan Erenleri diye anılan Türkmen babaları arasında Hacı Bektaş Veli önemli bir yer tutar.
Hacı Bektaş Veli ve Anadolu Bağlantısı
Hacı Bektaş Veli, Büyük Selçuklu İmparatorluğuna başkentlik yapmış, Horasanın Merv, Herat, Belh ile birlikte dört önemli kentinden biri olan Nişaburda doğmuştur. O dönemin sayılı kültür merkezlerinden biri olmasından başka, Nişabur ve çevresi, Hacı Bektaş Velinin doğduğu sıralarda Türkmen nüfusunun yoğun olduğu bir bölgeydi ve orada bir Türkmen pirinin kurduğu Yesevilik tarikatı büyük bir yayılma ve gelişme göstermişti. İşte Hacı Bektaş Veli, bu kültürel ve dinsel ortamda yetişmiş, Arapça ve Farsçayı kitap yazacak kadar iyi öğrenmiş, devrinde geçerli olan bütün bilgilerle donanmıştır.
Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş ilişkisi
Ahmed Yesevî-Hacı Bektaş Veli ilişkisine önemli bir yer ayıran Vilayetnâme Ahmed Yesevîden övgü ve saygıyla bahsetmektedir. Ahmet Yesevî hakkında Doksan dokuz bin Türkistan pirinin ulusu ve Pirlerin piri sözleri yer almaktadır. Vilayetnamede Ahmed Yesevî Biz yokluk yurdunda eğlenmeyiz, ahirete gideriz. Var seni Ruma saldık, Sulucakarahöyükü sana yurt verdik, Rum Abdallarına seni baş yaptık dedi. Hacı Bektaş Veli, ertesi gün, gün doğarken Ahmed Yesevîden izin alarak yola düştü diyerek Hacı Bektaş Veliyi Anadoluya Ahmed Yesevînin gönderdiği belirtilmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Nişaburdan ne zaman ayrıldığına yanıt verebilmek için onun doğum tarihini tam olarak bilmek gerekir.
Vilayetnâme, Hacı Bektaş Velinin doğum tarihini belirtmediği gibi, elimizde Hacı Bektaş Velinin doğum tarihini kesin olarak bildiren kaynak da bulunmamaktadr.
Vilayetnâmenin ilk yaprağında Hacı Bektaş Velinin doğum tarihinin 606 (1209-10) olarak yazıldığı belirtilmektedir. Başta Alevi kaynakları olmak üzere bazı kaynaklar bu konuda 1241den 1249a kadar değişen rakamlar vermektedir. Onun 1281 yılında Anadoluya geldiğini, 1337 yılında vefat ettiğini (hakka yürüdüğü) yazarlarsa da bu bilgiler tarihi gerçeklere aykırı düşmektedir. Çünkü Hacı Bektaş Velinin on üçüncü yüzyılın ortalarında ölen Baba İlyas ile, 1260 yıllarında ölen Ahi Evren ve onu çağdaşı olan Kırşehir valisi Nureddin Caca ile Anadoluda görüştüğü ve 1273 yılında ölen Mevlâna ile haberleştiği kesin olarak bilinmektedir.
Ayrıca Vilayetnâmeye göre Hacı Bektaş 92 yıl ömür sürmüştür. Yine bu yazılı kaynaklara göre, Türkistanda 40 yıl çile hayatı yaşayarak kamil insan mertebesine ulaşmıştır. Ölüm tarihi 1270-71 olarak kesinleşen Hacı Bektaşın 92 yıllık ömrü ile 40 yıllık çile hayatını birlikte değerlendirirsek onun 1178 yılı civarında doğup, 40 veya 42 yaşlarında Nişaburdan ayrılmış olabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü Nişabur, 24 Mart 1220 tarihinde Cebe ve Sübetay Noyan komutasındaki Moğol askerleri tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma sırasında şehri canla başla savunan Nişaburluların attığı bir okun Cengiz Hanın damadı Tagacarın canını alması üzerine gazaba gelen Moğollar, Tuli komutasındaki 30 bin kişilik ilâve bir güçle 25 Mart 1221 tarihinde şehre girmişlerdir. Şehri ele geçirdikten sonra aldıkları emir üzerine şehrin bütün yapılarını yıkarak orayı tarla haline getirmişlerdir. Moğollar sağ kalan Nişaburluları şehrin dışındaki boş alana çıkarmışlar, aralarından 400 sanatkârı seçip Türkistana gönderdikten sonra geri kalanları kılıçtan geçirmişlerdir.Kedi, köpek dahil şehirde hiçbir canlı bırakmamışlardır.
Hacı Bektaş Veli, Nişaburdan ayrıldıktan sonra Hac yolunu tutmuş, Necefe ve Kerbelâya uğramış, Hac göre-vini yerine getirdikten sonra üç yıl Mekkede kalmıştır. Anadoluya gelirken Halepe uğrayarak orada bulunan kutsal yerleri ziyaret etmiştir. Oradan Elbistanda bulunan Ashab-ı Kehfe, sonra Kayseriye, Kayseriden Ürgüpe, Ürgüpten de bugün Hacıbektaş olarak bilinen Suluca Karahöyüke gelip yerleşmiştir.
Menteş ismindeki kardeşiyle birlikte Sivasa, sonra Baba İlyasa yani Amasyaya, Amasyadan Kırşehire, Kırşehirden Kayseriye varmıştır. Hünkarın kardeşi Menteş, Kayseriden Sivasa gittiği sırada orada şehit olmuştur. Hacı Bektaş Veli de Kayseriden Suluca Karahöyüke gelmiştir.
Gerek Aşıkpaşa-zâdenin verdiği bilgilere, gerekse Eflakînin Ariflerin Menkıbeleri adlı eserinde Hacı Bektaş Veli için söylediği, Baba Resulun has halifesiydi sözüne dayanan bazı araştırmacılar, Hacı Bektaş Velinin, on üçüncü yüzyılın başlarında, bazılarına göre Baba İlyas, bazılarına göre de Baba İshak tarafından düzenlenen ve uzun süren Babai İsyanı na katılmıştır. Yani Hacı Bektaş Velinin Selçuklu yönetimi tarafından 1240 yılında Kırşehir civarında bastırılan ve elebaşları idam edilmiş olan Babaîler İsyanı nı aktif olarak katıldığını iddia etmişlerdir. Kendisi de Türkmen babası olan Hacı Bektaş Velinin Baba İlyas, Baba İshak ve diğer Türkmen babalarıyla iyi ilişkiler içinde olması doğaldır. Ancak onun Babaîler İsyanı na katılmış olması zayıf bir ihtimaldir. Çünkü O, söylendiği gibi isyana katılıp canını kurtarmış olsaydı, oradan kalkıp, Suluca Karahöyük gibi her türlü saldırıya açık bir yere gelip yerleşmez, orada serbest olarak faaliyetlerine devam edemezdi. Bunun dışında Hacı Bektaş Velinin yaşamını ayrıntılarına kadar anlatan Vilâyetnâmenin bu konuya kesin olarak değinmesi gerekirdi. (Bu arada şu soru yönetilmesi gerekir - Velayetname ne zaman ve kim tarafından yazılarak kirletilmişdir? - Veyis Haydardedeoğlu).
GAZİLİK VE VELİLİK
Hacı Bektaş Velinin yaşadığı dönemde Türkmen topluluklarında başlıca iki insan tipi hâkimdir: Gâzi ve Veli tipi. Bunlardan birinci gruba girenler ülkeler fethetmişler, ikinci gruptakiler ise, alınan ülkelere yerleşmeyi, yerleşik bir toplum meydana getirmeyi olanaklı kılmışlardır. İsminin sonundaki sıfattan da anlaşıldığı gibi Hacı Bektaş Veli, gazi değil veli tipine girmektedir.
Hacı Bektaş Veli, Suluca Karahöyüke yerleştikten sonra orda bir tekke kurarak halkı eğitme ve aydınlatma faaliyetlerine devam etmiştir. Vilâyetnâmeye göre ona bağlı 36 bin kişi vardı ve bunların 360ı huzurunda hizmette bulunurdu. Hacı Bektaş Velinin halifeleri; onunla birlikte Horasandan Anadoluya gelmiş olan Sarı Saltuk Dede Rumelinde, Abdal Musa Sultan Elmalıda, Karaca Ahmed Sultan İstanbulda ve Akhisarda, Akça Koca Akyazıda, Barak Baba Bigadiçte, Hızır Samut Bozokta Yozgatta, Sultan Şüca Eskişehirde, Hacım Sultan Uşakta, Tapktuk Emre Sakarya bölgesinde, Geyikli Baba Bursada inançlarının, gelişip kök salması için çalışmışlardır.
ruzgarvesis1978