Ota çiçeğe, saçma sapan her iddiaya balıklama atlayan medyamız nedense bu konuyu ‘büyütmemeye’ çalıştı bugüne kadar. Devlet her dönem çekimser kaldı. Ya da büyük ihtimalle ‘çekimser bırakıldı’. Oysa tarihimiz ‘teoriler’ üstüne asılanlarla, hapse atılanlarla, hayatı karartılanlarla dolu...
Uçaklar düşüyor, sismik hareketler çoğalıyor, insan davranışları, etik değerleri, alışkanlıkları değişiyor, çok önemli! görevlerdeki insanlar nasılsa aynı uçakta ya da aynı hafta içinde hep beraber intihar ediyor, intihar mektupları ölümlerinden günler sonra yazılıyor. Bu ülkede çok ciddi şekilde araştırılması gereken Aselsan intiharları var.
İşin başını yine CIA çekiyor gibi görünse de pek çok “gelişmiş” ülke bu deneylere milyonlarca dolar ayırıyor, KGB dahil dünyanın en büyük istihbarat örgütlerinin, ordularının üst düzey yetkililerinin bir gün ‘dayanamayıp’ yazdıkları itiraf kitapları, Hollywood tepelerindeki cesur üç beş yönetmenin çektiği filmleri artık senaryo olmaktan çıkarıyor.
Obama bile çaresiz kaldı. Kimin, neyin, hangi gücün karşısında, büyük bir soru işareti... Deney üstüne deney yapılan Guantanamo hapishanelerini kapatamıyor. Durumun Nazi Almanyasından pek farkı yok gibi. Geçenlerde seyrettiğimiz GATA görüntüleri daünya çapındaki çalışmaların yanında masal gibi...
Görüştüğüm bilim adamları ‘biz bir yere kadar konuşabiliriz’ diyor, gazeteciler, araştırmacılar yazdıklarının, anlattıklarının ekranlarda kesilip atıldığını söylüyor. Pazar akşamı Kutup Yıldızı’nda sınırlarımızı zorlayacağız, şu meşhur komplo teorilerinin içine dalacağız. Sonra tahminen televizyona nasıl bu kadar bağlandığımızı, internetin karşısından nasıl kalkamadığımızı, nasıl belli yiyecek ve içeceklere odaklandığımızı, hangi hastalıklara yakalanıp durduğumuzu, günlük yaşamımızda büyükannelerimizden bu yana nelerin değiştiğini önce bolca alaya alarak, biraz daha düşününce gülümseyerek, birkaç ‘yok canım daha neler’ ekleyerek ama eminim hayatın içinde artık zaman zaman ‘acaba mı?’ diyerek sorgulamaya başlayacağız. Umarım.
Evrendeki herşey elektrik dalgaları... atom... Siz de ben de kucağınızdaki kedi, önünüzdeki makarna da... Elektrik dalgalarına şekil veren beyin. Yoksa gözün gördüğü birşey yok kapkaranlık boşlukta. Rengi, cismi, kokuyu hatta zaman kavramını bile insan beyni üretiyor. (Neyse ki bu bilimsel bir gerçek de gönül rahatlığıyla yazıyorum. Ama bir avuç et parçası bunu nasıl beceriyor o ayrı bir konu tabii...) Ve milyarlarca farklı frekansta elektrik akımı var. Biz sadece belli bir kısmını algılayabiliyoruz. Yarasalar, yunuslar, arılar, kediler, köpekler bizden farklı. İnsanoğlu şimdi o farklı frekansların peşinde. Yakaladıklarını da sağolsun yine silaha çevirmeye uğraşıyor. Bazı gruplar belli ki başardılar. “Dünya Savunma Sanayii” adı altında sürekli silah üreten ve saldıran birimler sıkı çalışıyor da biz niye korunmaya çalışmıyoruz, niye bu araştırmalara bütçe ayırmıyor, yepyeni birimler kurmuyoruz onu anlamak güç.
Benim anladığım insanoğlu kendi sonunu hazırlıyor! Sanırım dünya üzerinde kalan son ‘medeniyet’ bir avuç insandan ibaret olacak, tek bir ağaç, tek bir balık, bir yağmur tanesi bile kalmadığı gün onlar da zaten hırs ve paranoya içinde delirerek ölecek.
Kaynak : Zihin kontrolü; en büyük silah beyin! | Esra UÇAR , Umit Aydin - ZIhin Kontrolü Bilgilendirme Sayfasi